17.12.18

BENİM DİNİM-SENİN DİNİN

Resim; http://www.ussaki.info/tevrat-incil-ve-zebur-gibi-semavi-kitaplarin-isaretleri-onun-asm-nubuvvetine-delildir/





Bismillahirrahmanirrahim!

Hiç şüphesiz ki en iyi O bilir. Bize çoğu konuda çok az bir ilim vermiştir.  Ancak Ona sığınır, Ondan yardım dileriz.


BENİM DİNİM-SENİN DİNİN


Sebepleri her ne olursa olsun, gerekçeler neler olurlarsa olsunlar, bir türlü İslam dairesine girme şansı, imkanı ve yolu bulamadığından dolayı mümin olamayan tüm insanlığın ortak düşmanı, kâbusu, korkulu rüyaları müslümanların bizatihi kendileri değil, bilinç altlarında yatan bilakis sahip olduğu o eşsiz, benzersiz değerleri olan ve aynı kaynaktan beslenen müslümanlık ya da İslamın ta kendisidir.

Bilindiği gibi İslamdan önce hırıstıyanlık, ondan da önce Davut'a nüzül olan din, ondan da önce Musa'ya indirilen dinleri bilmeyenimiz yoktur.

Yani yukarıdaki ilk paragrafta islamı bir kenara bırakıp yerine, hırıstıyanlığı, Davuduliği, Museviliği,  İbrahim'in Tevhit dinini hatta Lut'iliği, ya da Şit,ilikle,  Adem AS a kadar olan herhangi bir Suhuf ya da sayfa ve Vahyolunmuş herhangi bir kitap ta koymuş olalım yine durum değişmez. Günah ta olmaz.

Sırası gelmişken hemen burada söyliyelim. Dinin, dinlerin kendi aralarında büyüklüğü veya küçüklüğü daha öz bir deyişle birbirlerine üstünlükleri ya da aşağılıkları yoktur. Olamaz da. Çünkü kaynak bir ve hepsi de Cebrail AS aracılığı ile Allah tarafından Vahiy ile önceden seçilen ve korunan Peygamberlere, onlar aracılığı ile de biz kullara tebliğ edilmişlerdir. Örnek olarak devam eden nesiller için yani bizlerin bu günü için yaşanmış, geçmiştirler. Geçerken de süzülmüş emir ve yasakları da dimağılarımıza, kalp ve gönüllerimize perçinleyererk gitmişlerdir. Bütün bu yaşanan hak dinler birbirlerini yalanlayamaz, aksine birbirlerini tasdik eder ve doğrular, birbirlerini tamamlar ve pekiştirirler. Tıpkı somunun civatayı sıktığı gibi birbirlerine de sıkı sıkıya bağlıdırlar. Özde.

Çoğumuzun yanlış bildiği, hala yanlış öğrenilmeye devam eden en bariz ve en çok basit bir hata da; "Dört Hak din vardır. Dört te büyük kitap. Dördü de Haktır" diye alışılagelmiş olan, kendi basit ama cürmü çok büyük bu öğretiden kaynaklanmaktadır. Hatta desteklemek için buraya: 4 kitap, 4 peygamber, 4 mezhep ve 4 büyük melek te denilmiştir. Bilerek veya bilmeyerek.

Bu 4 öğretisi belki ilk anlarda iyi amaçlı, kolay öğrenilsin diye ortaya atılmış bir alfabe veya tez iken,  kendini yüzyıllar boyu geliştirmiş, karşımıza olmazsa olmaz olan, devasa bir bilgi birikimi ve öğreti okarak kendine dimağılarımızda yer edinmiştir.

Hemen buraya 124.000 den fazla peygamber ve her birine vahyedilen 124.000 den fazla suhuf ya da kitapların tamamı haktır ve hepside büyüktür demeden geçmeyi uygun göremiyorum. Çünkü tamamı Levh'i Mahfuz kaynaklıdır. Yanlışım var ise lütfen ilahiyatçılarımızdan acilen düzeltilip tekzip etmemi sağlamalarını saygılarımla arz ederim. Çünkü Dört büyüğü kabul edip te diğerlerini yok saymak ya da küçümsemek veya görmezden gelmek; hem o pegamber, ve hem de onlara inanıp salih ameller işleyip cennetlik olan ümmetlerine  hakaret telakki etmiş olup, hem de biz insanlığa, onlara bu hakaretlerimizle yaratılmışlar olarak iftira atmış, artı Şirke kadar da bizi götürmüş büyük bir günah olabilir. Çünkü Her peygamberin kendilerine canlarını feda edecek kadar inanan müminleri, aynı zamanda da sözkonusu peygamberlerinin ciğerlerini söküp yiyecek kadar ileri giden asileri olduğu tüm vahiy ve kaynaklarla sabittir. İslâm kaynağını ve peygamberini  hatta ümmetini bu ümmetlerin inananlarından almıştır diye iddia ediyorum. İnanmayanlar ise negatif değer olarak zamanlarında yok olup gitmişlerdir. Allah muhafaza.

En sevmediğimiz Israiloğulları dahi olmasa idi, ki niye sevemiyoruz onu da hala bilemiyoruz; hırıstiyanlık, ve yine hırıstiyanların inananları olmasa idi İslam Peygamberi ve islam olamayabilirdi de. Şayet herhangi bir peygamberin tüm inananları kendi devrinde yok olmuş olsa; Allah bilir yeni bir Nuh Tufanı ya da İsa'nın Babasız gönderilmesi gibi değişik yollar ve taktikler izlemesi de olasıdır. Hatta bir hadiste  "tüm peygamberler, baba bir kardeştirler, anaları ayrı, fakat dinleri birdir" buyurulmuştur. 

Hüküm yine de O'nundur, hiç şüphesiz...

Evet 4 hak din ve 4 büyük kitap vardır demiştik, bunların hangisine uyarsak uyalım Allah'ın ipine sıkı sıkıya tutunmuş, cennetine koyacağı inananlar grubuna dahil olabiliriz belki. Ama demezler mi adama; madem 4 ü de aynı kaynaktan beslenmişlerse bu farklılıklar, tezatlar nedir diye. İşte asıl beni yazmaya zorlayan en can alıcı soru burda kendini gösteriyor: 

"Kaynak bir ise bu 4 dinin birbirlerini doğrulamaları gerekirken, neden toplumu ve medenietleri yüzyıllar boyu çatıştırdı?"

Evet!
Maalesef membaı, aracısı aynı olan bu 4 dinin inananları, birbirlerini doğrulamaları ve kendi içlerinde birbirlerine arka çıkıp sahip olmaları gerekirken, nerdeyse insan ırkını yok edecek kadar ileri gittiler.
Bunun da en büyük nedeni o kaynakları toplumun ve çağın şartlarına ayak uydurabilmeleri gayreti ile 4 kitabın 4 ü de aralarındaki mesafeyi biz farkına bile varamadan âdeta uçuruma çevirmiş, hem birbirlerini yalanlar konuma evrilmiş, hem de tabi oldukları tüm inananlarını birbirlerine düşman haline getimişlerdir.  

Burada kaynağın ya da dinin yine hiç bir etkisi yoktur. Olmamıştır. Olmadı da. 

Çünkü Peygamberler içlerinde olduğu zamanlarda o ilahi kudret cap canlı, inanan ve inanmayanlara etkili bir şekilde tesir etmiş, adeta kurt ile kuzuyu aynı mezralarda birbirlerine zarar vermeden yaşar bir konuma getirmiştir. 

Olan; Ayetleri çağın gereğine ve toplumun şartlarına uydurmaya zorlarken ki biz buna Reform diyoruz, tamamen kaynağından bir yol veya çatlak bulup, oradan sızıp, başka mezralara akarak bir kuzu postuna bürünnüş kurt olan o öğretileri, o birikintileri gören ve o günün inananları, teba yani (mümin)ler de bunu bir din olarak benimseyip o dinin sahipleri olmuşlardır. Halbuki din gününün sahibi Allah'tır.

Yani insanlığa... 

Ortaya korkunç mezhep, din ve yorum farklılıkları çıkartılarak işi savaşlara kadar götürmüş, insanlık, din ve Allah adına, sevap uğruna birbirlerini adeta hunharca katledebilmişlerdir. Üdtelik bu katl'lerini de vahye dayandırmışlardır. O inanca sahip olanlar günümüzde de hala kendilerine yaşam alanı bulabilmektedirler. Bu yüzden din' i mutlaka ve mutlaka devlet öğretmelidir. Diye düşünüyorum.

İşin garibi bu konularda Cihat Ayetleri de vardır. Sabittir ve gayet te açıktırlar. Bu ayet ve hadislere dayanarak kendilerine görev addedip dünyayı hâlâ yaşanamaz bir hale getirebilmektedirler. Getirmeye de günümüzde de devam etmektedirler. Çünkü günümüzde içlerinde Peygamber ve onun örnek öğretileri yoktur. O ayetler bizzat Peygamberler içlerinde iken, onların eli ve vahiy yolu ile bu ayetleri insanların düzeltilebilmesi, refah ve huzur içinde yaşayabilmesi için o emirleri Hak yeryüzüne  o gün için, o gün vahyetmiştir. Ve sonunda da malum son din İslam bir önceki Romalıları yani iseveliği Allahın emri ve izni ile yıkarak yeryüzüne hakim olmuştur. İsevlilik yani Romalılar ise kendinden önceki din olan çok sayıda peygamberlerin getirdikleri dinleri kenfi bünyelerinde toparlamıştır. Gerek İsa, gerekse Musa AS zamanında ise İsrailoğulları ve Romalılar yaşanan çağın çok çok ötesine geçtikleri tarihi birer vakıadırlar.

Belki İsevilik zamanla vahye uymaya devam etseydi  İslamın gelişi gecikebilecekti. Diğer dinler de ona kıyasla gecikip, belki insanlık bu gün henüz Nuh Tufanından önceki bir dini yaşıyor olabilecektik. Yani insanlık belki de kendi kaderini kısaltıyor hükmüne  varabilmemiz mümkündür. Ya da azgınlıkta ileri gidersek, din de tamamlanmış olduğuna göre Ayette buyurulduğu gibi; "Artık bekle; onlar da bekliyorlar." ı hızlandırıp, günü asla belli olmamış ve olmayacak olan kıyameti yaklaştırabilmek belki biz Ademoğullarının insiyatifine ve yaşam tarzlarına bağlamıştır. Çevre, hava kirliliği, kaynakların tüketilmesi, savaşlar, ilim, fen, uzaydaki dengenin bir şekilde bozulması gibi...

Günümüzde ise Benim dinim senin dininden üstündür anlayışı hakim olmuş yine birbirlerini katletmek için fırsat kollar hale gelmiştir. İşte Allahın kullarına bahşettiği adaletli rızk yine din adına, gelişmişlik adına güçlü olanlar israf yolunu tutarlarken, zayıf olanlar ise özgür olmayan, tehditkar bir ortamda rızklarını zar zor, kıt kanaat temin edebilme ve yaşamlarını zorluklarla olmayan kaynaklardan temin edebilme çabalarına düşürülmüşlerdir.

Din belirli sürelerde belirli topluluklara aynı yol ve yöntemlerle, o toplumların aralarını düzeltmek, yapılan bariz kötü iş, eylem ve alışkanlıkların önüne geçebilmek için ihtiyaca göre azar, azar indirilmiş olup, buradaki azar, azar hem her peygamberin ümmetlerinin kavrayabileceği ölçüde azarlık,  hem de Adem AS dan Hz. Muhammede kadar olan peygamberler ve kavimler arası artarak, ağırlaşarak gelen aşamalardaki azarlıktan bahsedilebilir. Yani Şit AS ve kavmine Riba'yı haram kılmayı gerek görmez iken, Muhammet AS ve kavmine de kayadan deve çıkarmaz anlamında...

Kaynak Vahiy'dir. Vahiy Allahın emir ve yasaklarıdır. Kainatı yaradanın emir ve yasakları doğrultusunda sürdürebilme öğretisidir. Vahiy şekilleride çağın gereklerine göre kendi içlerinde de çeşitlilik gösterebilmişlerdir.

Tüm yaradılmışların ilahı Allah ise ve Allah'ın 99 tane muhteşem sıfatı ve bu sıfatları aksatmadan yerine getirecek kudreti olduğuna şüphesiz şeksiz inandığımız kabul edilmiş bir vakıa ise bu dengesizlik veya adaletsizlik nedir diye sorduğumuzda, dolaylı olarak değil, bilerek veya bilmeyerek direkt olarak Allaha ve O yüce yaradanın gücüne iftira atmış ve hiç bir şey bilmediğimizi, ya da yanlış bilgilerle donatılmış olduğumuzu anında itiraf etmiş oluruz. Bu da Şirk'tir.

Çünkü O Adildir. Mutlaktır. Merhametlidir. Yücedir. Güçlüdür....(Esmaûl Hûsna)

Ama bir Müslüman olarak itiraf etmeliyim ki. Tüm bu dinleri kapsayan, en az tahrif edilmiş olduğuna inanılan, yine Allahın kutsal kitabı Kuranı Kerimde açık seçik beyan ettiği " Onu biz vahyettik, yine biz koruyacağız" ve "Allah katında yegâne (hak) din İslâmdır." ayetleri ve Kuranı kerimi yeryüzüne inmiş bütün ilahi din ve emirleri kapsayıp içine aldığından dolayı Müslüman olduğum için onur duyar, emir ve yasaklarının bana en mükemmeli öğrettiğine, beni bu dünya da tüm kötülüklerden koruyup,  ahirete de en mükemmel bir şekilde hazırlayacağına inanarak yaşamaktan onur duyarım.

Elhamdûlillah!

Çünkü Peygamberimiz Hz. Muhammed'i kast ederek "Biz seni Alemlere Rahmet olarak indirdik" ayeti kerimesi ışığı altında Hz Muhammed (s.a.v)e inen Kuran'ı Azim sadece bir topluluğa değil aynı zamanda bütün kâinata, hatta geleceğe indirilmiş bir yaşam tarzı olup, diğer Hak kitaplardan da  sonra vahyolunduğundan dolayı tüm dinleri içine alır ve hepsini kapsar. Kanaatini  her zaman taşıdım.

İlaveten Kur'an ın en son indirilmesi hasebiyle diğer kitapların ameli hükümleri tam olarak düşmemiş olsa bile kuran âyetleri onları bir nebze zayıflatmış ya da tamamına yakınını kendi içine hapsetmiştir.
Öyle değil ise bu yazıyı okuyan Siz değerli okuyuculardan biri ya da birileri Kuran'dan önce vahyolunmış bütün kitaplarda olup ta Kuran'da olmayan geçerli bir tane emir ve yasağı alttaki yorum sayfasına yazabilmesi gerekir.

Kuran başta olmak üzere vahyolunan tüm dinler İyiyi kötüyü, çirkini güzeli, pis veya temizi, hatta bir yaradılmışa verilmiş emanet ömrünü, çevresine ve kendisine zarar vermeden idame ettirebileceği her türlü bilgiyi Allah aşama aşama türlü örnek ve yaşam tarzları ile öğretmiş, dimağılara da istendik davranışlar olarak yüklemiştir. Üstelik bu yüklü ya da sonradan yüklenen Vahye uyup uymayanlara da gerek bu dünyada, gerekse ahirette mükafat ve azapları ile önceden uyarmış, bildirmiştir. Son din İslamı seçmiş ve tamamlamıştır.

Sakın diğer din mensupları hemen ümitsizliğe ya da karamsarlığa kapılmasınlar.

Ben dinleri hep Venn Şemasına benzetirim.
En içte Adem AS. En dışta ise hepsini kapsayan İslamı koyar, Tabi süreç ve etki alanlarına göre renklendirilip, kapsama ve etki alanlarına göre genişletilebilir ya da daraltılabilmek şartıyla. Ama mutlaka İslamın tüm Vahiy dinlerinin tamamını kapsaması aklen ve mantıken, hatta sabit verilerle kapsayan olması ön şart olması gerekir. Ayrıca bu şemanın dışında kalan bir çok din zannedilen inanç sistemleri de vardır. Onların ise bu şema içerisine dahil edilebilmeleri için sabit, sağlam veri ve kaynaklara dayandırılması vahiy olduklarının isbatı ve belgeleri gereklidir. Çünkü sabit Ayet ve hadislerle sabit kılınan Vahye dayalı dinlerin tamamına yakını bilinmektedir. 

Ayrıca İslamdan sonra da bir din gelmemiş, bunu da Son peygamber ve ümmetine âyetleri ile muhtelif şekillerde yüce Allah bizzat kendisi bildirmiştir. Şayet öyle olmamış olsaydı 1400 küsur yıldan bu yana en az 6 adet peygamber veya din gelmesi gerekmez miydi?

İslam harici diğer kutsal kitapların değiştirildiklerine ve değiştirilme süreçlerine ise burada hiç değinemeyeceğim.

Selam ve Dua ile!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder